Tayvan’a vizesiz giriş yolu…..
Tayvan da Hong Kong ve Macau gibi Çin’in özerk bölgelerinden. Türk vatandaşlarından vize istemesine rağmen yeni bir uygulama ile sadece Taipei Taoyuan havaalanından alınan “Landing Visa” uygulaması var. Önemli olan, uçağa bineceğiniz ülkedeki alan görevlisine bunu anlatmak.
Türkiye’den henüz direkt uçuş olmadığından aktarma ile gidiliyor. Biz, Filipinler’in başkenti Manila’yı gezdikten sonra Tayvan’ın büyük havayollarından Eva Air ile uçmak üzere kontuara geldik.
Eva yetkilileri ellerindeki Tayvan vize uygulamalarının 2014 baskısı bir kitapçığı burnumuza dayayıp vizemiz olmadığından uçuramayacaklarını söylediler. Biz durumdan emin olarak “Tayvan yetkilileriyle görüşün, uçurmak zorundasınız” diye ısrar edince beklememizi rica ederek koşuşturmaya başladılar. Çin yeniyılının ilk günü 31 Ocak. Heryer birkaç hafta tatil.
Havaalanı tam ana-baba günü. Kontuarlardaki yolcu kuyrukları terminalin dışına taşıyor. Star Alliance Gold kartımız sayesinde Business’den işlem yaptırdığımız için kuyruk derdimiz yoktu ama kontuarın önüne getirilen 2 sandalyede görevlilerin kararını beklemek zorundaydık.
Yetkili bir kadın “Taoyuan’daki vize ofisine ulaşamıyoruz, uçamayacaksınız” deyince internetteki vize bilgilerine bakın, landing vize alabilen ülkeleri görün ” diye ısrar edip bir yandan da sesimizi yükseltmeye başladık. Aslında internetteki o sayfanın çıktısını taşısaydık işimiz daha kolay olacaktı. Üstelik yasal haklarımızı aramamız için birkaç hafta beklemek lazım. Her yer Çin yeniyılı tatilinde. Sadece kuru-sıkı atıyorduk. Pasaportlarımızdan birisi yeşil olduğundan sık sık bakıp ” çok mühim kişiyse yandık” der gibi kendi aralarında konuşup duruyorlardı. Telefonlarımız da internete bağlanmamakta direndikçe görevlilere ısrarımızı sürdürdük. Nihayet bir yetkili “kendi insiyaifini” kullanarak uçmamıza izin verdi. Bir de özür olarak torpilli koltuklardan yer verdiler.
Taoyuan havaalanında çinli kalabalığın yönelmediği tek yer landing visa bürosu. Kişibaşı 800
Tayvan Doları (NT$) ve bir form ile hemen işlemimiz yapıldı. Yanımızda özellikle bulundurduğumuz vesikalık fotoğraflardan da 1’er tane aldılar. Olmayanlara 100 NT$ (7,3 TL) karşılığında orada çekiyorlar. Vize görevlisine de Manila maceramızı anlatıp havaalanlarının yeterli bilgilendirilmesi nutuğumuzu da atıp giriş yaptık.
İlk işimiz turizm ofisinden açık alanlarda ücretsiz internet erişimi için İ-Taiwan wi-fi kartı almak oldu. Pasaport numaralarımızı kaydettiler. Sokaklarda bağlanabildiğimiz her noktada pasaport numaralarımızla ücretsiz ve sınırsız internet kullanmak iyi oldu.
Şehrin en hareketli semtlerinden Ximen’deki otelimize ulaşım için kişibaşı 125 NT$ ödeyerek otobüsle Main Train Station yanındaki otobüs terminaline geldik. Ücretsiz aktarmayla otel yakınına kadar götürecek otobüsü beklemeden taksiye atladık. Yeniyıl tatili süresince taksimetre rakamlarına 20 NT$ ekleneceğini biliyorduk. Zamlı tarifeyle 120 NT$ ödeyerek 10 dakikada oteldeydik. Otelde de internet ücretsiz. Eşyalarımızı bırakıp sokağa çıktık. 19:30’da hava iyice kararmıştı. Gençlere yönelik mağazaların yoğun olduğu yaya bölgesinde inanılmaz insan seline havai fişekler, çok uzun ve gürültülü çatapat sesleri, yemek satıcılarının dumanları eşlik ediyordu. İkimiz de fena halde nezle-grip olduğumuzdan muhtemel kokular hiç sorun olmadı.
Metrodan birer Easy Card aldık. Aynı Hong Kong’daki Octopus Card gibi. Bazı alışverişlerde de kullanabileceğimiz için kart başına 100NT$ ödeyip üzerine para yükledik. Hem rahat hem ekonomik. İlk sabahımızın ilk ziyaret noktası modern Çin’in babası, büyük lider Dr. Sun Yat Sen’in anıt kompleksiydi.
Birkaç ay ay önce Dışişleri Bakanlığı Taipei Ofisince Atatürk fotoğraflarının da sergilendiği önemli yapı hem ziyaretçilerle hem de parkta spor yapan Taipeililerle doluydu.
Birkaç taichi figürü de biz yapıp Taipei 101’e yürüdük. Dünyanın en yüksek kulesi olma özelliğini araplara kaptırmış ama yine de pek fiyakalı. Girişte yeniyıl etkinliklerinden gösteriler vardı.
İçerideki AVM pahalı markalarla dolu olunca kule kuyruğuna yöneldik. Kuyruk uzun.. malum yılbaşı tatili… Manzara derseniz “ehh” deriz, zaten uçaktan da kabak gibi görmüştük, daha da yüksek olamazdı ya.. Dünyanın en hızlı 2. asansörüyle de ünlüymüş ve bütün kule mühendislik harikası olarak biliniyor. Dışarıdan bakınca da lotus çiçeği şeklinde.
Modern caddelerde tabelaların, markaların reklamların çoğu Japonca da yazılmış. Japonların Mitsukoshi AVM leri de var. Galiba 4 binadan oluşuyor, aralarındaki meydanda yapılan akrobasi gösterilerini de izleyerek şık bir kafede mola verdik.
Şık hanımların çoğu köpekleriyle, hatta bazıları köpek aileleriyle dolaşıyorlar. Çinlilerin köpek yeme sevdalarını düşünerek, cinsinden anlamadığımız sadece 2-3 çeşit köpeğin evde beslendiğini farkettik. Muhtemelen eti en lezzetsiz olan cinsler bunlar. Yoksa restoranların sandalyelerinde değil tabaklarında olurlardı. Çin’deyken Guilin’deki rehberimiz boşuna dememişti “her köpeğin eti yenmez, en lezzetlileri bizde” diye.
Zhongxiao bölgesinde, ara sokaklarda dolaşıp Lungshan tapınağına gittiğimizde hava kararmıştı. Yaklaşık 270 yıllık bina 2. dünya savaşını, japon istilasını , depremleri tadilatlarla atlatabilmiş. Merhamet tanrıçası Guanyin adına yapılmış, yapının büyük bölümü restorasyon geçirmiş ama çok gösterişli ve yeni yıl dilekleri, duaları için gelen çinlilerle dolup taşıyor. Sanki bütün Çin anakarası turist olarak buraya gelmiş. Rehberli gruplarla gelenler ve ellerinde haritayla dolaşanların tayvanlı olmadığı açıkça belli. Yer gök kırmızı, sarı … Dilek kağıtları, tütsüler, mumlar… Avludaki şelalenin, at yılı nedeniyle kurulan dekorların önünde fotoğraf kuyrukları almış başını gidiyor.
Çin geleneğine göre büyükler çocuklara kırmızı zarfların içine koydukları paraları veriyorlar. Ayrıca evlere, iş yerlerine, arabalara bereket ve zenginlik getirmesi şans paraları bırakılmış. Eski paralar zarflara konularak ya da dekoratif eşyalar şeklinde hediyeliklerin arasında yer alıyorlar.
Tapınağın kalabalığından çıkıp upuzuuun bir sokaktaki Huaxi turistik gece pazarına girdik. Sanmayın ki tipik asya ülkelerinde olduğu gibi turistik bir pazar, adı sadece turistik. Çin mutfağının en akla zarar örnekleri burada. Bazı dükkanlar yılan çorbalarıyla pek ünlüymüş, bazıları da kimbilir ne muhteşem yemekler yapacaklarsa kaplumbağaları gözümüzün önünde parçalıyorlardı. Yılan çeşitlerini de canlı cansız sergilemeleri müşterilerinin çok ilgisini çekiyor. Aynı yerdeki masaj salonlarından başka orta yerde pedikür yapanlar da akla zarar görüntüler oluşturuyorlardı. İşin kötüsü nezlemiz biraz düzeldiğinden kokuları alabiliyorduk, arkamıza bakmadan otelin semtine döndük.
Otele yakın yemekçilerin kokusu pazardakilere göre daha katlanılabilirdi. Asyalı kızların kirpikleri pek olmadığından Ximen bölgesi takma kirpik, takma tırnak satıcısı ve uygulayıcısıyla dolu. Masaj salonları daha modern, daha temiz. Yemeklerin görünümleri bile daha iyi. Yılanlı pazardan sonra evimize gelmiş kadar sevindik. Açtık, gördüklerimizden sonra bilmediğimiz bir şey yiyemeyecek kadar çaresizce Mc Donald’s ‘a girdik. Mecbur kalmadıkça kapısından geçmediğimiz hamburgercide siparişerimiz hazırlanırken yeniyılda çocuklara para vermek için kullandıkları zarfa benzer kırmızı birer zarf verdiler. Ne olduğunu anlayamadık ama sıradaki bir tayvanlı kadın müşteri az İngilizcesiyle içini açmamızı söyledi. Tesadüf bu ya ikimize de bir sonraki gelişimiz için bedava coca cola çıkmıştı. Bir daha gelmeyeceğimiz umuduyla zarfları kadına verdik. Aynı masaya oturup cımbızla kelime seçme yarışı kıvamında İngilizce sohbet sırasında tepsimizdeki kasa fişlerini istedi. Sonradan da başka yerlerde gördüğümüz gibi bazı noktalara kasa fişi biriktirme kutuları konulmuş. Fakir çocuklar gibi kelimelerle nedenini anlatmaya çalıştı ama yararını anlayamadığımız fişlerimizi ayrıldığımız gün otele bıraktık. 3 çince ve 1 İngilizce adının olduğunu söyleyen kadın bize teşekkür etmek için çıkışta kahve ısmarlamak istedi. Ama İngilizce anlama savaşına devam edecek dermanımız kalmamıştı.
Başka bir şehir daha görmek için bir günümüzü de Keelung liman şehrine ayırdık. Yol ve bilet sorarken aman sakın Keelung demeyin, Ciilung deyin, Jiilung deyin ama Keelung’u sadece haritadan gösterin.Üstelik çince de yazan haritamızda bile anlamaları dakikalar aldı. Ana tren istasyonundan binip yaklaşık 45 dk. sonra Quidu’dan yaptığımız aktarmayla toplam 1 saat kadar süren rahat bir yolculukla ulaştık. İstasyondaki turizm danışma bürosundakiler İngilizce bilmiyorlar ama güleryüzle çok yardımcı oldular.
Allahtan hem şehir haritamız vardı, hem de internetten navigasyonumuz. Ama istasyondan çıkar çıkmaz bütün programımız karıştı. Çünkü aylardır dünyayı dolaşan dev sarı ördek Rubber Duck buraya gelmiş. Hem de limanın ortasında dev şişme sarı bir ördek. Aralıkta getirmişler, yılbaşından kısa süre önce patlamış. Herkes çok üzülünce bu sefer 2 tane getirmişler. Limandaki kalabalık tam mahşer. Ördeğin hediyelikler dağ gibi ama belli ki sadece Keelung için yapılmamışlar. Rubber Duck ile şehir şehir geziyorlar.
Çin yeni yılı , at yılı dememişler hem noel çamı koymuşlar hem de üzerine minik minik ördekler doldurmuşlar. Geçen mayıs ayında Hong Kong ‘da da çok ilgi görmüş ama burada bir de yeni yıl curcunasıyla dev ördek inanılmaz ziyaretçi alıyor. Pazarlar, panayırlar aşıp bir askeri gemi ziyareti kuyruğuna girmeyi denediysek de vazgeçip bütün şehre hakim tepedeki merhamet tanrıçası Guanyin ‘in 25 metrelik devasa heykelinin olduğu kocaman parka yürümeye başladık. Parkın içinde başka tapınaklar da görülebileceği için taksiyle çıkmak yerine haritadan baktığımız yaya yolunu tercih ettik. Ama pek iyi bir fikir değilmiş. Hele yemek yedikten sonra o dik merdivenler işkence gibiydi. Aslında park da güzergah da güzel ama biz hala nezle grip sorunumuzu atlatamadığımızdan yürümek biraz zor oldu.
Nihayet ulaştığımız tanrıçanın etrafı gerçekten panayır gibi. Hastaları iyileştirdiğine de inanıldığı için hastalardan çoluk çocuğa herkes burada. Bir de dilek kuyusu var. Aşağıya para atacağız ama sürekli dönen 8 kol var, uçlarında da eller. Para illa ki ellerden birisine isabet edecek. Çok denedik… tutturamadık. Merhamet ve insaf tanrıçasına havale ettik konuyu… Denizcilere yol göstermek için dikmişler onu buraya. Güneydoğu Asya’nın en büyük Guanyin heykeliymiş. Vardır bir hikmeti nasılsa dedik.
Bu kadar çok çinli çocuğu birarada Çin’de bile görmemiştik. Bir sürü oyun, oyuncak var onlar için. Buradaki tapınağın içine bile ördek koymuşlar. Dönüşte taksiye bindik. Şehir merkezindeki tapınaklar ve ünlü pazarına gidecektik. Trafikte sıkışınca belli bir yerde indik. Pazarın sokağına girdiğimizde kalabalıkta yürümeyi bırakın sürükleniyorduk. Tapınakların bahçesine girmek ve çıkmak mucize.
Birkaçını başardık. Buradaki açık pazarlar ülkenin en iyi pazar yemekleri ile biliniyormuş. Alternatif çok, yiyebileceğimiz yok… Olsa da kalabalık ve keşmekeşten yiyecek halimiz mi kaldı. Limana döndüğümüzde hava karardığından ışıklandırılan ördek daha bir güzeldi. Ördeklere ve Keelung’a veda ederek kendimizi trene zor attık. Trende 4 kişilik bir aile yere bağdaş kurup oturmuş, kağıt oynuyorlardı.
Tren dolmaya başlayınca ayağa kalkıp ayakta devam ettiler. Biz fotoğraf çekerken poz bile verdiler ama hepsi titrek çıkmış.
Taipei’e dönüşte zaman kaybetmeden büyük gece pazarı Shilin’e gittik.
( Shilin istasyonunda değil, Jiantan’da inmek gerekiyor). Daha çok oyunlar, kendilerine göre eğlencelikler var. Turistik birkaç dükkan da cazip gelmedi. Otele dönüş yolunda trenle aktarma yapmamız gerekiyordu. Aktarma durağında indik ama bacaklarımızda derman yok. Ayakta 2 durak gitmeyi göze alamadık. Atladık bir taksiye. İşte orada koptuk. Elimizdeki haritada çince de yazıyor ve otelin yeri açıkça görülüyordu.. Taksicide İngilizce sıfır. Önce “Ximen” ( Şimen) dedik, haritayı gösterdik. Bir sürü laf söylüyor, gülüyordu. “Ximen ? Ximen ? Ximen ? hahahahhahahaaaaaaaaaa Ximen ?” sonra yine çinceye devam… Ama nasıl gülüyordu.. Bir yandan doğru yoldan gidiyor, bir yandan da metroyu işaret ediyordu. Dermansızlığımızı anlatmamız mümkün değildi. Tam otelin önüne kadar getirip dürüstçe kuruşu kuruşune taksimetredeki parayı aldı. Yeni yıl zammı ile 125 NT$.
Otelin hemen yanındaki güzel bir ayak masajı salonuna attık kendimizi. Saat gece 10:30. O kadar dolular ki 1,5 saat sonraya randevu verdiler, 12:00’ye. Otele gidip uyuyakalmamak için epey savaş verdikten sonra masaj çok iyi geldiSabah Lungshan tapınağına tekrar gittik, erkenden tenha olur umuduyla.
Kalabalık aynıydı.
1975’de ölen Çinli liderlerden Chiang Kai Sheg’in anıtsal mezarına geçtik.
Hemen yanında da çok büyük bir kültür merkezi, konser salonları var.Anıtın bahçesinin girişinde Çince ve İngilizce C.K.S.
Memorial Hall yazan tabelayı göremedik. Çünkü tam önünde bir görevli duruyordu. Haritada çince yazıyla anıtı gösterdik, adam ısrarla burası olmadığını, caddenin karşısında olabileceğini söyledi. Navigasyon ise burada ısrarlı. Adam çekilinde tabelayı gördük. Kendisini Buda’ya havale ettik.
Tayvan’da çok bilinen ve en popüler restaurantlardan olan Din Tai Fung ‘a gideceğiz. Memorial Hall’den birkaç durak ileride. Hong Kong’da tesadüfen keşfettiğimiz ve çoğu Asya’da olmak üzere çok sayıda ülkede şubeleri olan ünlü bir restaurant zinciri. Merkezi Tayvan. Çin mantısı denilen dim sun çeşitleri başta olmak üzere menü çok zengin ve bütün ülkelerde standart. Michelin dahil bir sürü ödülü var. Kapıdan ha deyince girilmiyor. Sıra numarası alınıyor ve monitöre bakarak sıra bekleniyor,bir görevli de numaraları ayrıca mikrofonla tekrar ediyor. Bize 1,5 saat sonrasına yer verdiler. 2 saat sonrasını isteyip gezmemize devam ettik. Trenle ünlü Taipei Grand Hotel’e gittik.
Jintan tren istasyonunda inip hemen yanından kalkan ücretsiz otobüslerine biniliyor. Bir dağın tepesinde bütün şehre hakim, tapınağa benzer mimarideki otel sık sık çok sayıda ünlüyü de ağırlıyormuş. Otel müşterileri kadar bizim gibi ziyarete gelenler de çoktu.
Yakındaki Konfiçyus tapınağına gitmek için bindiğimiz takside kocaman bir vazonun içinde canlı çiçekler vardı. Ufak bir budayı da unutmamış, evi gibi süslemiş adam. Her yıl 28 Eylül’de filozofun doğum günü kutlamaları yapılan tapınak aynı zamanda bir eğitim merkezi. Dilek kağıtlarımızı “sen bilirsin artık” diye bu sefer Konfiçyus’a ilettik. Hemen yanında taoist Baoan Tapınağı var. Büyük bir fırının önünde kuyruğa girenler, daha önceden hazırlanmış kağıtlar yakıyorlar, kötü ruhlara karşı yapılan ritüellerdenmiş. Tıp tanrısı Baosheng heykelleri ve duvar resimleri çok güzel. UNESCO korumasındaki bina 1805’de yapılmış. Hemen trene binip çoktan geç kaldığımız Din Tai Fung randevumuza koştuk, sormadan aldılar içeri.
Kapıda bekliyor olanlar siparişlerini masaya oturmadan verebiliyorlar. Bizim siparişlerimiz zaten sabit. “Yemek yeme özürlü bir abla” ile “her türlü mutfağı denerim abi” diyen bir kardeş için asyada nadir bulduğumuz ortak lezzet noktasındayız. Nihayet karnımız doyacak. Buharda yapılan deniz ürünlü ve sebzeli dim sun ( dumpling ) çeşitlerinin tamamı ve yumurtalı, karidesli siyah pirinçli pilav… Yanında yasemin çayı. Birkaç katlı restorantın her katı dolu. Çıktığımızda kapıda bekleyenler daha kalabalıktı. Bu ziyafetten sonra yorulan ayaklarımızı da muhteşem bir masajla ödüllendirdik. Bugün yaptığımız en iyi işti …:)
Havaalanı otobüsleri için otele saat vermek yeterli. Rezervasyonu ve alınma noktasını onlar bildirdiler. Otelimize çok yakın bir yerden merkez terminale götürecek araca bindik. Üstelik geldiğimiz ücretle aynı miktarı ( 2 kişi 250 NT$ ).
Upuzuuuuuuuun ve yorucu Singapur aktarmalı uçuşla evlerimize döndük.